4 Ocak 2012 Çarşamba

FUTBOLDA FANATİZM

Yeryüzünün en popüler sporu ve 3. Büyük ekonomik sektörü olan futbol doğası gereği kazanma – kaybetme üzerine oynanmaktadır.
                İnsan hayatının her aşaması “üstün olma” , biz – ötekiler,  yenilmeme azmi ve mücadelesi ile geçmektedir.
                Spor yapma ve izleme hakkı anayasal bir haktır. Ancak üstün olma mücadelesi için her yol meşrudur olunca şiddet de oluyor.
                Futbol taraftarı olmak; bir takımdan yana olmak, taraf olmak demektir. Yağmur, çamur demeden maça gelen, bilet kuyruğunda bekleyen, takımı galip gelince sevinen, mağlup olunca üzülen, takımla özdeşleşmiş kişidir.
                Fanatik ise; takımına körü-körüne bağlı olan, takımın kazanması için her yol geçerli diyen kişidir. Bu kişiler “ölmeye-ölmeye” geldik sloganı ile galibiyet için her şeyi yaparlar.
                Holigan taraftar ise; maçla ilgili değil kavga etmek, kırıp dökmek için maça gelir. Holigan kültüründe başkaldırı, kendini kanıtlama arzusu vardır.
                Ülkemizde fanatizm özellikle büyük kulüplerimizde had safhadadır. Fanatizmin başlıca nedeni sosyo-ekonomik problemlerdir. Bu kişiler için tribün bağırıp çağıracağı deşarj olacağı bir saldırganlık yeridir. Fanatik taraftar için takım her maçta galip gelmelidir. Fanatik taraftar için en önemli nitelik değişmezliktir. Bu kişiler işini- eşini- şehrini değiştirir ama takımını asla değiştirmez. Takımla özdeşleşme duygusu ön plandadır.
                Geçen hafta Adana Demirspor- Altınordu arasındaki maçın devre arasında yaşananlar ve stadın seyirciye kapatılmasının nedeni fanatik seyircilerdir.
                Fanatizm; sosyo ekonomik sıkıntı, spor kültürünün ve stadların yetersizliği, yönetici, futbolcu ve güvenlik birimlerinin yetersizliği gibi nedenlerle tribünde olay çıkarmaktadır.
                Yetmiş milyonluk ülkemizde 350 bin lisanslı sporcu olduğu göz önünde bulundurulursa spora aktif katılımın ne kadar yetersiz olduğu görülür. Başta yerel yönetimler olmak üzere devlet politikası olarak toplum spor yapmaya teşvik edilmelidir.
                İnsanlar mücadeleyi, yarışmayı “üstün olma” duygusunu tribünde izleyerek değil bizzat yaşayarak öğrendiği takdirde spora bakışı değişecektir. Karşısındaki rakibi düşman değil dost olarak görecektir.
                Sosyal ekonomik problemler devam ettiği müddetçe ve spor endüstrisinden beslenen bir kısım kişilerin kışkırtıcılığı olduğu sürece sahalarda görülen şiddeti önlemek zordur. Şiddetle mücadeleyi sadece futbol sahalarında değil toplumun tüm kesimlerinde yapmak gerekir ki bunun yolu da insanların sosyal ekonomik ve kültürel seviyesi yüksek bir hayat sunmaktan geçer. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder